2 Ekim 2010 Cumartesi

tricky - wax tailor - rjd2.

on gündür yine elimi sürmemişim buralara. müzik konusunda yeterince yetkin hissetmediğim anlar geliyor bazen, "yeterli değil, şuna da bakmalıyım, bunu da bilmeliyim, henüz yazmaya hazır değilim." mükemmeliyetçiliği birşeyler karalamaktan alıkoyuyor beni, en azından bu hafta için böyle oldu.
bu hafta müzikal bağlamda ne yaptım? dünya gözüyle bir adet archive konseri seyrettim. konserden beklediğim dört parçayı, ki iki tanesinin (collapse collide ve you make me feel) çalınmasını beklemememe rağmen aldım, mutlu mesut evime döndüm. 20. akbank caz festivali kapsamında babylon'da gerçekleşecek wax tailor konserine gitmeye niyetlenip, ertesi gün bu fikrimden vazgeçtim. konsere gitmemem bir yandan içime oturmadı diyemem, severek dinleyip, bir buçuk sene boyunca türkiye'ye gelmesini bekledikten sonra konsere gidecek motivasyonu bünyede toparlayamamam üzücü. elbet telafisi olur diye teselli edeyim kendimi.

3 albüm var "yeniler" playlistimde, son birkaç günü onlarla yatıp kalkarak geçiriyorum. bunlardan biri wax tailor'ın eylül 2009'da yayınlanan albümü in the mood for life, diğeri 2009 ocak ayında yayınlanmış the colossus, rjd2'dan. sonuncusu da 27 eylül'de yayınlanmış tazecik tricky albümü mixed race. bu üç sanatçının birbirinden farklı coğrafyalardan, farklı tarihlerde yayınlanmış albümlerinin tek bir yazıda bir araya getirilmesi anormal karşılanabilir okuyucular tarafından, anlayabilirim. dolayısıyla bu tarz yazıları "ifade özgürlüğü" etiketi altında kafama esip yazdığım yazılar olarak niteleyeceğim bundan sonrasında, baştan belirteyim.

***

kronolojik gidiyorum, ilk sırada wax tailor var. in the mood for life'ı geçen yıl bir kez dinleyip rafa kaldırmışım, büyük ihtimalle bilgisayarımın sorunları ile cebelleştiğim, edindiğim tüm albümleri ve her seferinde azimle tekrar yaptığım "to download list"imi kaybettiğim sıralardı, bad sector'lü hard diskime tekrar tekrar format atıp adam etmeye çalıştığım, windows kendini imha ettiğinde linux'a geçip, ardından tekrar windows'a yamanmak, üzerine bir daha linux kurmak zorunda kaldığım, sonunda pes edip "eah eytere be!" nidasıyla hard disk'i çıkarıp duvara fırlattığım zamanlar. düşüncesi bile gerdi yine. daha birkaç gün öncesinde türkiye'de bulunmuş olması dolayısıyla bilindiğini varsaysam da tekrarlayalım, kendisi fransız bir "trip hop/hip hop producer"ı. fransız abilerin bu prodüsırlık işini nasıl güzel kıvırdıklarınının güzel örneklerinden biri. tanışıklığımız "seize the day" adlı enfes parçasına dayanır. hatta yakın arkadaşlarımdan birinin hevesle parçayı "bu şarkı sensin." diyerek zorla dinlettiğini belirtmek zorunda hissettim kendimi, hayatımın bir döneminin soundtrack parçası da seize the day olabilir çünkü, çok net. seize the day demişken, değinmeden geçmek olmaz, wax tailor'ın bir de maaşlı çalışanı (en azından ben bu şekilde niteliyorum) vardır: charlotte savary. her albümde birkaç trip hop janrlı parçayı bu abla seslendirir. vokali wax tailor'ın sample serpiştirmeli to dry up, our dance, son albümde de dragon chasers gibi besteleriyle birleştiğinde rahatsız edici, diken üstünde hissettirici etkiye sahip. yine son albümdeki go without me ve greenfields gibi parçalarda ise zorlanmadan kendinizi başka bir yerde, başka bir zamanda bulabilirsiniz. bunlar dışında, wax tailor kült filmlerden apartma diyalogları parçalarına yerleştirmesi ile meşhurdur. in the mood for life'ta bilindik çizgisinden ayrılmamış, hip hop beat'leri ile bezediği parçalarını, yaylılar ve üflemelilerle zenginleştirmiş, mc'ler ve vokallerle kulak memesi kıvamına getirmiş. albümü baştan sonra dinlerken 30 saniyelik skit'lerden bile inanılmaz zevk aldım. tavsiyelikler kısmına da birkaç örnek vereyim de tam olsun: dragon chasers, no pity, dry your eyes, until the heaven stops the rain, go without me, fireflies, say yes (yetmez ama evet.). bu adamın yaptığı müziğin benim için inkar edemediğim bir çekiciliği var, hip hop dinlemeyi reddedecek adamları bile yakalayıp kendini dinletmeyi başarıyor. (buraya sevgi sözcükleri olarak küfürler kondurun lütfen.)

i own you (stop motion tekniği ile çekilmiş, çok cici bir klip ve vimeo evet. rte de giriyor.)

Wax Tailor feat. Charlie Winston " I Own You" from SoLab on Vimeo.


dragon chasers:

Wax Tailor - Dragon Chasers (ft. Charlotte Savary) by markafoniBlog

(markafoni blog?!)

***

sıra geldi rjd2'ya. rjd2, reklamcılar tarafından çok sevilen bir producer. önce adidas reklamlarından birinde (hani veletler kendilerine takım kuruyorlardı, bir bakıyordun bu iki çocuğun "benim takımımda şu oyuncu olsun." diye isimlerini saydığı oyuncular belirip, maç yapmaya başlıyorlardı filan.) fonda çalan de lalouette, ardından levis'ın benim için unutulmazlar arasına giren reklamı "moonbathe"te the horror, sene 2006. (diğer iki unutulmaz reklamı da handel - sarabande çalan duvardelenler ve artık antik çağ sayılabilecek zamanlarda yapılmış shaggy - mr. lover'lı reklamlarıdır bu arada. hm, ilk engineered reklamlarından pepe deluxe - before you leave'li reklam da fena değildi. neyse.) the horror'un reklamın izleyiciye yansıtmak istediği atmosfere tam oturduğunu düşünüyorum hala, daha iyi bir seçim olamazdı bana kalırsa. the horror'dan sonra bir süre rjd2 fanı olarak gezdiğimi, tanıdığım herkese reklamını yaptığımı, hatta utanmasam rjd2 türkiye tanıtım ofisi filan kurmayı düşündüğümü söylesem abartmış olmam sanıyorum. tamam, abarrtım. o zamanlardan, ki uzun zamandır dinlememeye özen gösteriyorum, dinlediğimde beni hala etkileyen bir şarkı vardır rjd2 imzalı: here's whats left. "you are gone, i'm so all alone/ here's whats left of my happy home / 'she'll be back' that's what i said / as i stare at the ceiling / cause i need you baby, oh how i miss you baby." falan filan. dediğim gibi, sonraları ne yapıp ettiğini çok takip etmedim, hatta bu yılın başında albüm çıkardığından bile birkaç gün önce haberim oldu. eski dostuma vefa borcumu ödemeye çalışıyor gibi edindim albümü, dinledim. albümde ikinci bir the horror yok, here's whats left de. vokalsiz parçalardan albümün ilk parçası olan let there be horns ve a spaceship for now insanı yakalar gibi oluyor, kenna (games you can win) ve phonte coleman (the shining path) gibi selebriti vokalli parçaların gideri var, altyapının ve vokallerin gideri olunca doğal zaten. aaron livingston vokalli crumbs off the table albümün en sevdiğim parçası oldu. tarzlarının wax tailor ile çok yakın olduğuna inandığım için karşılaştırma yapmak mümkün diye düşünüyorum, in the mood for life, the colossus'u döver.

crumbs off the table

RJD2 - Crumbs off the table (feat aaron livingston) by Choba

games you can win

RJD2 - Games You Can Win (Feat Kenna) by dontparty

***

tricky... sene yine 2005 filan olsa gerek. massive attack ve portishead'i yalayıp yutmuş bünye ifrazattan kaçınmak amacıyla yeni limanlara yelken açmış, bristol'a demir atmış. atmasam ayıp olurmuş. hell is around the corner var, kocaman. ponderosa, black steel, you don't, overcome... vulnerable albümünü tam manasıyla hatırlamıyorum şu an, wait for god severdim, bir o geldi aklıma. geçen yılki konser de uçmuş gitmiş aklımdan, overcome haricinde neler dinledik hatırlamıyorum. vokal abla pek seksiydi, tricky de sevenleri tarafından sevgiyle linç edildi filan. konser sırasında takındığı inanılmaz agresif bir tutumu var tricky'nin, izleyicileri dövecek gibi söylüyor şarkıları, sonra sahneden bir iniyor, herkesle sarmaş dolaş, kendisiyle fotoğraf çektirmek isteyen insanlara 5 kere teşekkür edip, üstüne sarılıp öpüyor filan, ilginç bir adam vesselam. mixed race için konuşmuş biraz, albümün bugüne kadar kaydettiği en tempolu albüm olduğunu söylemiş. hakikaten de albümü tümden ele alınca, diğer albümlere nazaran, iç gıcıklayıcılığı az, rahat dinlenebilir bir albüm olmuş. daft punk'ın technologic'inin söz/müziğiyle az biraz oynayarak elde ettiği kingston logic bunun en bariz örneği olsa gerek. albümden yayınlanan ilk parça murder weapon, bond filmi havası estiriyor üç dakikalığına, ağza sakız olabilitesi var. fakat benim favorilerim every day, kingston logic ve early bird, böylece albümün ilk üç parçasını da sıralamış oldum. bunlar dışında özellikle değinmek istediğim bir diğer parça "hakim", enstrüman seçimiyle de, vokaliyle de alışıldık tricky tarzının dışında, tabiri caizse oryantalist bir parça olmuş, sevip sevmediğime karar veremedim açıkçası. toparlama çabasına girmek gerekirse, tricky kafasını seven, bu albümü de sevecektir.

çıkış parçası murder weapon:


TRICKY "Murder Weapon"
Yükleyen DOMINO-FRANCE. - Video klipler, sanatçı röportajları, konserler ve çok daha fazlası.

early bird:

03-tricky-early bird by zapiski-denji

kingston logic:

Tricky - Kingston Logic by take1